Çelik, “Sanata ve ferahlamaya ihtiyaç var” derken; Tunç da “Sinemacı platform kapitalizmiyle karşı karşıya” ifadesini kullandı.
Peygamberin Kılıçları, Semazen, Kiralık Anne ve Hicret’in de aralarında bulunduğu çok sayıda yapıma yönetmen ve yapımcı olarak imza atan, son olarak Karınca filmini izleyiciyle buluşturan Nazif Tunç, sürecin sinema sektörü için endişe verici gibi görünmesine rağmen ümidin var olduğunu belirterek, “Çünkü insanın hikaye dinleme ve anlatma güdüsü hiçbir zaman tükenmez. O tükenmedikçe roman, tiyatro, sinema ve edebiyat da tükenmez” diye konuştu.
Tunç, dinleme ve anlatma ihtiyacının insanın fıtratında olduğunu belirterek, “Değişikliklere uğrasa da, zaman zaman biçim olarak başka türlü bir takım formlarla seyircisinin, okuyucusunun karşısına çıksa da bu anlatı ve anlatma geleneğinin sonsuza kadar süreceğini düşünüyorum” ifadesini kullandı.
Sinemanın bütün bu anlatı sanatlarını birleştiren bir çatı sanat olduğunu dile getiren Tunç, insanların filmleri dijital platformlarda seyretmesinin insanın üretmesine engel bir durum olmadığını, form olarak değişikliğe uğrasa da sinemanın bir ifade biçimi olarak devam edeceğini anlattı.
“İNSANLIĞIN SANAT, MEDENİYET, MERHAMET VE AHLAK BAKIMINDAN TEKRAR DİRİLDİĞİ GÜNLERİN GELECEĞİNE İNANIYORUM”
Sanatçıların eserlerini genelde evlerinde ürettiğini ve bugünlerde pek çok insanın da sanatçıların adetini yerine getirdiğini aktaran Tunç, şöyle devam etti:
“Ev sanatçının atölyesidir, üretme yeridir, tarlasıdır, tohumunu ektiği ve verimini aldığı harmanını gördüğü yerdir. Ben zaten evcimen bir insanım. Dün gece yarıda bıraktığım kitabın sayfalarına dönebilmek için evime koştuğum zamanları bilirim. Bugünleri değerlendirip üretimle ilgili daha fazla coşucu, kışkırtıcı, kamçılayıcı bir zamandayız sanıyorum ama nedense o evdeki eski üretkenliğim, okuma hızım, yazma hızım şimdi yok. Nedense yarınla ilgili bir belirsizlik, bir meçhul, yazdığım şeylerin çekilemeyeceği, sinemalarda oynayamayacağıyla ilgili bir endişeden belki de kendi kendimi frenliyor muyum neyim? Diğer zamanlardaki çalışma istikrarımı üretme iştahımı bulamıyorum. Kafam meşgul, neyle meşgul olduğunu da bilmiyorum. Oysa biz belli takdirlere inanan insanlarız ve böyle bir durum var zamanı değerlendirmek anlamında. Bu birkaç gün böyle sürer sonra tekrar üretken bir zamana bir ekim ayına bir biçim ayına gelir belki ama şimdiki durumu bu.
Sanatçının önünde hiçbir şey duramaz.
Yazmak, şarkı söylemek, film çekmek isteyenin önünde hiçbir kuvvet duramaz. Bu Allah’ın kendi nefesiyle insana bahşettiği bir lütuftur, nimettir. Bir şeyi var etmekle ilgili nohut tanesi kadar da olsa insanda kurgusal bir şeyi meydana getirme kabiliyeti fıtri olarak var. Bunun önünde hiçbir şey duramaz. Her şey kapanmış olsa bütün seyirciler uzaklaşmış olsa sanatçı dağ başlarına çıkar, kendini bağıra bağıra taşa toprağa ifade eder. Etmese deli olur, ondan dolayı biraz bugünlerin de başka bir şeylere doğurgan olduğuyla ilgili bir güzel temenni içindeyim. Çünkü dünya tarihi yaratıldığından bu yana bir sürü kavim helak olmuş, Nuh tufanı olmuştur her şey bitmiştir ama insanlık tekrar dünyada dirilmiştir. İnsanlığın hem sanat hem medeniyet hem merhamet hem de ahlak bakımından tekrar dirildiği günler olacağına inanıyorum.”
“SİNEMACI PLATFORM KAPİTALİZMİYLE KARŞI KARŞIYA”
Tunç, sinemacıyı bundan sonra çetin bir savaşın beklediğini ve bağımsız sinemacıların fillerle savaşan karıncalara benzediğini belirterek, “Bağımsız sinemacı bir platform kapitalizmiyle karşı karşıya. Bir zamanlar Hollywood’un dünyaya yaptığı işgali şimdi de zihinlere yapmaya çalışan, kendi söylediğinden ve direttiğinden başka hiçbir görüşe, fikre, duyguya yer bırakmayacak derecede salgın ve istila halinde dünyayı saran bu platform kapitalizmidir.” şeklinde konuştu.